Bugün de size İstanbul-Sirkeci garı'nın anlatmaya çalışacağım.
İstanbul'a gittiğim zamanlar yürüyerek gezmeyi tercih ediyorum. Çünkü bu sayede gezilecek çok yer görmüş oluyorum.Araçlarla buralardan geçiyor olsam hiçbirisine girip bakma şansım olmayacak.Yine bir gün kızımla İstanbul Üniversitesi'nin önünde tramvaydan indikten sonra kızım okuluna gitti,ben de gezmeye. Önceki gidişimde Süleymaniye Camisi'nin ziyaret etmiştim.Ama bir Mimar Sinan hayranı olan ben O'nun eserlerini görmek için araştırmalar yapıyordum.Çıraklık eserim dediği ,Beyazıt 'tan Fatih yönüne doğru gittiğimizde karşımıza çıkan Şehzade Camisini görmek için oraya kadar yürüdüm.İçini gezdim,fotoğraflar çektim.(Bir daha ki yazımda da o camiyi tanıtırım.)Oradan çıktım Fatih Camisini gezdikten sonra yürüyerek Kapalı Çarşı'ya geldim.Orayı da gezip fotoğraflar çektim.Tekrar yürüyerek Sultanahmet Camisi, Ayasofya,Yerebatan Sarayı derken farkına varmadan epeyce yürümüşüm.Oradan tekrar yürüyerek Gülhane Parkı'na girdim. Biraz da oralarda gezip fotoğraflar çektikten sonra yürüyerek Sirkeci garı'na geldim.Hemen içimde burayı tanıtmak isteği geldi. Çok muhteşem bir yapıydı ve benim mutlaka burayı tanıtmam gerekiyordu.Eminim çoğu İstanbullu burasını çok görmüştür, hatta içine bile girmiştir ama içindeki müzeyi görmemiş, burasının tarihini de hiç merak etmemiştir. İşte ben de bu düşünce ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Sirkeci Garı'nın temeli 11 Şubat 1888 günü atılmış, 3 Kasım 1890'da hizmete açılmış.Mimarı Alman mimar ve mühendis A. Jasmund. Bu mimar Şark mimarisi konusunda araştırmalar yapmak üzere İstanbul'a gelmiş, Sultan ıı. Abdülhamid'in güvenini kazanarak sarayın danışman mimarı olmuş.
Mimar bu projeyi hazırlarken özellikle bir nokta üzerinde durmuş.İstanbul'un doğu ile batı arasında birleşme noktası olduğu.Sirkeci Garı'nı bu özelliklere göre yapmış.Bunun için cephelerde tuğla bantlar kullanılmış, sivri kemerli pencereler yapılmış,ortaya ise Selçuklu Dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yapmış. Vitraylar ise bu üslubu tamamlamış.
Binanın kaidesi granit,cephesi mermer ve Marsilya Arden'den getirilmiş taşlarla yapılmış.Bekleme salonlarına Avusturya'dan getirilmiş büyük çini sobalar konmuş.
Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 tane havagazı feneriyle sağlanmış.
Sirkeci garı'nın yapıldığı dönemdeki hali çok görkemliymiş.Deniz binanın eteklerine kadar geliyor,denize taraçalarla iniliyormuş.Orta girişin iki yanında saat kulesi ve lokantalar varmış.
Yedikule'de yapımına başlanan demiryolu Yenikapı'ya geldiği zaman hattın Sarayburnu'na kadar uzanan Topkapı Sarayı bahçesinden geçirilmesi konusu uzun tartışmalara yol açmış,Abdülaziz'in izniyle hat Sirkeci'ye ulaşmış.
Garın büyük kapısı üzerinde,bugün mevcut olmayan ama yeri bulunan tuğra ile Muhtar Efendi tarafından tanzim edilmiş şu kıt'a yazdırılmıştır:
Ulu hakan himmet ederek
Buyruk verdi.
Demiryol için bu gönül çeken
İstasyonu yaptırdı.
Tarihi ilan için çıktı özel bir tren
Sultan Hamid yaptırdı bu süslü ve gönül çeken istasyonu.
Sirkeci Garı'nın içinde 45 metre karelik kapalı bir alanda 2005 yılında kurulan bir de müze var.Buradaki bazı eserler: Kuruluşundan bu yana kapatılmnış hastaneler ile ,TCDD Meslek Lisesi ve TCDD Pratik Sanat Okulu'na ait fotoğraf ve eşyalar,Osmanlı dönemi evrak,fotoğraf,proje,haritalar ile Orient Ekspres'e ait malzemeler,kuruluşun kullandığı araç,teçhizat ve malzemeler,çalışır vaziyette bir tren maketi,Sirkeci'de ilk çalıştırılan banliyö treninin makinist bölümü bulunmaktadır.
Tarihi değerlerimizin kıymetinin bilinmesi ve korunabilmesi için buralara girip gezelim, kültürümüzü bizden sonra gelenlere de aktaralım.
Sirkeci Garı'nın dışında bulunan bir lokomotif.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder