Bugün sizlere Şirince'yi tanıtmaya çalışacağım.Adından da anlaşıldığı gibi çok şirin bir köy.Birkaç defa gittiğim halde her gidişimde başka güzelliklerini keşfettiğim bir köy.
Eğer İzmir tarafından gelirseniz Selçuk ilçesine girmeden hemen önce sol tarafta Şirince tabelasını görürsünüz. Eğer Kuşadası'ndan doğru gidecekseniz o zaman Selçuk'tan İzmir yönüne giderken sağ tarafta bu tabelayı göreceksiniz. Yola girdiğiniz zaman biraz yukarılara doğru çıkmaya başlayacaksınız. Ama öyle dağa çıkar gibi değil. Zaten etrafınızdaki zeytin ağaçlarını,üzümleri,meyva ağaçlarını, mandalin ve şeftali ağaçlarını görünce yolun bittiğini anlayamayacaksınız. Bu arada köye giderken başka yerlerde karnınızı doyurmayın.Orada çok güzel ev yemekleri gözlemeler yapan yerler var. Buraya kadar gelip te yemek yemeden dönmeyin.
Köyü daha detaylı anlatmadan önce size biraz tarihinden sözedeyim:
Esas adı ''Kırkınca'' olan köyün efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişi için söylendiği rivayet edilir.
Burası yaklaşık yüz yıl kadar önce 4-5 bin nüfuslu bir Rum köyüymüş.Adı Rumlar'ın telaffuzuyla Kirkince'ye dönüşmüş.Türkler ise Çirkince diyorlarmış. 1930'larda dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa Şirince'ye çevirtmiş.
Köy, 1923-1924 mübadelesinde boşalmış. Rumlar'ın ayrılmasıyla Kavala bölgesinden gelen mübadiller yerleştirilmiş.
Köyün adıyla ilgili bir efsane de şöyle:
''Derebeyin yanında çalışan köylülerden bir grup azad edilmeleri ve kendilerine bugünkü Şirince ve çevresinin verilmesini isterler.Bunun üzerine bey sorar:'' Yerleşeceğiniz yer güzel mi?'' Köylüler de beyi yanıltmak için ''Çirkince'' derler.''
Eğer Safranbolu'ya gittiyseniz burasının da daha küçük bir şeklinin olduğunu görebilirsiniz.
Sokak taşları da çok güzel.
Burada gezerken yerel ürünlerin satıldığı bir çok küçük tezgah görürsünüz. Makarna, tarhana, çeşitli otlar,zeytinyağı, nar ekşisi sabun, kadınların yapıp sattığı el işleri bu tezgahlarda sizi karşılar.
Ayrıca küçük şarap imalathanelerinde yapılan ve satılan çok çeşitli meyva şaraplarını da bulabilirsiniz. Almaya gittiğiniz her dükkanda istediğiniz şarabı tatma imkanı da var. Zaten hemen size küçük kaplar içinde uzatıyorlar.(Böğürtlen,armut,şeftali,vb.)
Karnınızı doyurduktan sonra köyün içindeki büyük çınar ağacının altındaki bahçeye gidip bir de çayınızı içersiniz. Burada satılan kavunda dondurmayı da yemeden dönmeyin.
Eğer eski antika eşyalara da meraklıysanız bunların satıldığı dükkanlara da uğramadan dönmeyin.
Biraz dinlendikten sonra da köydeki eski kiliseyi ziyaret edin. Bizim önceki gidişlerimizde kilise iyi durumda değildi. Daha sonra restorasyon çalışmalarıyla iyi bir duruma gelmiş.
Kilisenin önünde cam eşyalar üreten bir cam sanatçısı var.Çok güzel çalışmaları vardı ve çalışmaları izleyebiliyorsunuz. Buradan cam eşyalar da satın alabiliyorsunuz.
Sokaklarda gezerken çok ilginç görüntülere de rastlıyorsunuz. Eski ayakkabı ve çantaların içine çiçek dikmişler.Çok ta güzel görüntüler oluşmuş.Eskileri değerlendirmek için güzel bir yol:)))))
Akşamüzeri Şirince'den tam ayrılacakken Şarap Fabrikasını gördük. Şişeleme yapılıyordu.Tek tek fotoğraflarını çektim tabiki.
Şaraplık üzüm bağları
Beyaz üzümlerin sıkıldığı makineler
Kırmızı üzümlerin kabuklarının ayrıldığı makine
Artık Şirince'den dönme zamanı geldi geçti bile. Hızla arabaya giderken sabunlar satan bir dükkanın önünde rafların üzerine yatmış bu kediyi gördük. Fotoğrafını çekmeden olmazdı tabi ki:))))
Daha önce Şirince'de yaşamış olan ünlü yazar Dido Sotiroyo,Şirince'yi anlattığı ''Benden selam söyle Anadolu'ya'' adlı kitabında Şirince için ''Şu yeryüzünde cennet diye bir yer varsa ,bizim Kırkınca-Şirince cennetin bir parçası olması gerekir''der.
Benden bu kadar.Elimden geldiğince dilimden döndüğünce Şirince'yi anlatmaya çalıştım. Siz de gelin,gezin,görün ve karnınızı doyurun.
Başka bir yerde birlikte gezmek üzere hoşçakalın.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder