Bumerang

26 Mayıs 2013 Pazar

Antakya- Saint Pierre Kilisesi

     Bugün de size gidip görünce hayran kaldığım, hatta aşık olduğum bir şehirden söz edeceğim. Zaten Türkiye'de nereye gitsem o yere aşık olup geliyorum. Allah bize ne güzel bir memleket vermiş.Ah bir de kıymetini bilebilsek.
     2010 yılında oğlum askerlik için Hatay Serinyol'a gitti. Acemiliğini burada yaptıktan sonra dağıtımla Şırnak'a gitti. Yemin töreni için Hatay'a gitmemiz gerekiyordu. Ben 1981 yılında Urfa'ya görev nedeniyle gittiğimde Hatay'a uğramadan gidiyorduk, hep merak ederdim. Nasip oğlumun askerliğineymiş. Neyse uzatmayalım,  2 gece Antakya'ya 10 dak. kadar uzaklıkta harbiye denilen bir yerleşim yerine gittik.Muhteşem güzellikte bir yer. Burada 2 gece kaldık. Yemin töreninden sonra biraz da Hatay'ı gezelim dedik.Mozaik Müzesi'ni gezdik, şehrin içini gezdik.Bol bol kebaplardan ve künefe yedik. Burada 2 gün kaldıktan sonra İskenderun'a geçtik, 3 gün de orada kaldık. 
     Hatay'da gezdiğimiz yerlerden birisi de Saint Pierre Kilisesi'ydi. Dağın eteğinde yapılmış bir kilise. Orada bir gruba rehberlik yapan kişinin yanına katılıp anlattıklarını dinledik.
     Bu mağara - kilise, Antakya'da Hristiyanlığın yayılma döneminden kalan tek yapı.Stauris (Hac) Dağı'nın eteğindeki bu mağarada  St. Paul, St. Pierre ve Barnabas ilk Hristiyan cemaat ile toplanıp onlara vaz vermişler.Yani burasının insanlık tarihinin ilk kilisesi,ilk vaaz verilen yer, Hz. İsa'nın öğretilerinin ilk yayılmaya başladığı nokta, ilk vaftiz yapılan yer ve Hristiyanların hac merkezi olduğunu söyleyebiliriz.
     İncil'in Resullerin İşleri bölümünde ,Barnabas'ın Tarsus'a giderek Pavlos'u Antakya'ya getirdiği ,burada 1 yıl birlikte çalışarak  Hristiyanlığı yaydıkları ve bu dine inananlara ''Hristiyan'' adının verilmesinin Antakya'da gerçekleştiği bilinmekte.
     Döşemesinde V. yy. dan kalma mozaik parçaları ile sunağın sağındaki duvarda bir zamanlar duvarı tamamen kaplayan fresklerden kalan izler bulunmakta.
     

                                               Kilisenin bulunduğu yerden Hatay'ın görünüşü.





Sunağın üzerindeki mermer Saint Pierre heykeli 1932 yılında  yerleştirilmiş.


     Dağa açılan tüneli bir zamanlar burada toplanan Hristiyanların baskınlar sırasında kaçmak için  kullandıkları sanılmakta.




13 Mayıs 2013 Pazartesi

İstanbul-Heybeliada gezisi

Yine bir İstanbul gezisinden merhaba. Ama bu defa İstanbul'un içinde değilim.Biraz da adalara gidelim dedik ve bindik adalar vapuruna. Hava da çok güzel.(Mayıs 2012) İçeriye oturmadık tabi ki. Rüzgarı yesek te  denizin güzelliğini görmek, martılara simit koparıp vermek ve karşıdan adaları görebilmek için vapurun açık yerinde durduk.  İlk önce karşıdan  Kınalı ada göründü. Ne kadar güzel yerler. Denizin ortasında sesiz, sakin bir yaşam. Galiba böyle düşünenler bizim gibi yaşını almış kafasını dinlemek isteyenlerdir diye düşünüyorum.


Bizim esas gitmeyi düşündüğümüz ada Heybeli Ada'ydı. Büyükada'yı daha önce görmüştük.Biraz içerlere doğru yürüdük ama bir faytona binerek gezmeyi daha uygun bulduk ve büyük tura karar verdik.Bindik faytona, bütün adayı kenardan dolaştık ve adanın  güzelliklerini keşfe çıktık. Arada faytonu durdurduk ki kenara gidip fotoğraf çekelim, güzellikleri daha iyi seyredebilelim.Adada trafik yok çünkü araç ta yok. Gezmek için ya  faytonu kullanıyorsunuz, ya da bisikletle geziyorsunuz. Sadece kamu kurumlarına ait birkaç araba var. 
     Heybeliada'daki tepelerin birinde Rum Ortodoks Ruhban Okulu bulunuyor.


Aşağıda Çam Limanı'nın fotoğrafını görüyorsunuz.Tabi böyle görüyorsunuz ama aslında gidip buraları gözümüzle görmemiz lazım.
Eski Rumca adı Bakır anlamına gelen Halki olan Heybeliada günümüzde zor rastlanır Kızılçam ormanlarıyla kaplı.(Gerçi biz buraları gezdikten sonra büyük bir yangın geçirdi ve bu güzelim ormanlar yandı)





Çam limanının karşısında şimdi kullanılmayan Sanatoryumu görebilirsiniz.

Aşağıdaki fotoğraflarda Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın evini görüyorsunuz.


Bu fotoğraftaki konak ta bir zamanlar televizyonda gösterilen Türkan Saylan'ın hayatının anlatıldığı Türkan dizisinin çekildiği konak.


Hidiv ailesinden Sait halim'in kardeşi Abbas Halim Paşa'nın  konağı aynı zamanda Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın yaşadığı ev.

Adanın  sokaklarında yürürken İsmet İnönü'nün şimdi müze olan evini görüyorsunuz. İçeriye girip geziyorsunuz ancak fotoğraf çekimi yasak.



Heybeliada'yı güzelce gezdik, karnımızı doyurduk, sahilde çayımızı içtik ve dondurmamızı da yedikten sonra artık gitme zamanı geldi. Vapura binmek için sahile indiğimiz zaman sağ tarafımızda Deniz Lisesi'ni gördük. 


Eski kızılçam ormanlarının içinde düzgün bir yürüyüş yolundan faytonla gezip bu güzellikleri görmeniz gerekiyor.