Bumerang

30 Mayıs 2018 Çarşamba

AYDIN ARKEOLOJİ MÜZESİ





Müzede yapılan etkinlikler ve Latmos'un Işığında 1.Uluslararası Sanat ve Tasarım Sergisi.

Hiçbir karşılaşmanın tesadüf olmadığından eminim.Sanatla ilgilenen, aynı düşünce yapısına sahip olan kişilerin yolları bir şekilde kesişiyor. Dün Aydın ADÜ Tıp Fak.hastanesine gittiğimde sıra beklerken yanımdaki arkadaşımla konuşurken yanımızda oturan bir bayanla tanıştık. Bizim kurslarla, sergilerle ilgili konuşmalarımızı duymuş onun da ilgisi olduğu için konuşmalarımıza birlikte devam ettik. Kendisi Aydın Arkeoloji Müzesi'nde uzman olarak çalışıyormuş. Hemen ilgim daha da yoğunlaştı tabi ki.1977'de kazandığım İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümüne öğrenci olayları nedeniyle devam edememiştim.Bu da benim hep içimde kaldı.Kendime bir blog sayfası açtım ve orada yazılar yazmaya çalışıyorum. İsterseniz blog sayfama girerek bakabilirsiniz. (https://nihal-seyahatname.blogspot.com)
Tanıştığımız Aynur hanım bana müzede Latmos sergisinin olduğunu ve gezebileceğimizi söyledi. Bugün tekrar Aydın'a müzeye gittim.Milli Eğitimle yapılan protokol çerçevesinde başlatılan Müze okul projesinde okullara müzeyle ilgili bilgiler veriliyor, müze kuralları, müzede davranışlar yaparak yaşayarak anlatılıyor.Ayrıca müze okuryazarlığı projesinde de müzedeki eserlere bakış, onları inceleme gibi konular öğretiliyor.Bugün yine Latmos sergisini gezen öğrenciler orada gördükleri figürleri taşların üstüne boyalarla kendi düşüncelerini de katarak yaptılar.Ayrıca tahta kalıpların üstüne yaptırılan Latmos figürleriyle de yine tişörtleri üzerine baskı çalışmaları yaptılar.Aydin Müzesi bu yıl başta müze müdüŕleri olmak üzere diğer ekiple birlikte çok güzel etkinliklere imza atmışlar, kendilerini kutluyorum.Sizleri de bu güzel sergiyi görmeye, Aydın Müzesi'ni ziyaret etmeye davet ediyorum.
Öğrenciler gittikten sonra Aynur hanım beni müzede gezdirip eserler hakkında tek tek bilgilendirdi.Dinlerken sanki Antik çağda geziyormuşum hissine kapıldım.Sanki masal dinledim.Çocuklarimiza küçük yaşlarda böyle güzeĺ anlatımlarla müzeleri gezdirirsek tarih daha güzel öğrenilir diye düşünüyorum.
Herşey için teşekkürler Aynur Akkan hanım.

Daha önce yayınladığım Aydın Arkeoloji Müzesi ile ilgili yazımı ve daha fazla resmi verdiğim Facebook sayfamın linkinde okuyabilirsiniz.


Müzenin girişinde bulunan  yazı.Günümüze kadar duygu ve düşüncelerde değişen pek bir şey olmamış galiba.
Yaşadığın müddetçe dertsiz tasasız ol,
Hiçbir şeyin seni üzmesine izin verme,
Hayat çok kısa,
Ve zaman herşeye gebedir.


                                                                    Marsyas (Marsias)

     Yunan mitolojisinin ve Ege’nin en hüzünlü karakterlerinden biri olan Marsias Frigya’lı ünlü bir satyridir. Yani gövdesinin belden yukarısı insan, belden aşağısı eşek olan bir karakterdir. Marsias efsanesi Ege’nin en dramatik hikayelerinden biridir.
     Anlatılana göre, milattan önce 4000’li yıllarda Yunan tanrıçası Athena bir geyik kemiğinin üzerinde delikler açarak bir müzik aleti yaratır. Bir başka anlatıya göre de Büyük Menderes çayı kenarındaki sazlıklardan aldığı bir parçaya delikler açarak bu müzik aletini yapmıştır ve aslında bahsettiğimiz çalgı günümüzde bildiğimiz flüttür. Athena bu buluşu ile gurur duyar ve tanrıların önünde yeteneğini ve buluşunu sergilemek üzere bir ziyafete katılır. Bu ziyafette çok güzel ezgiler çıkarır ancak güzellik tanrıçası Aphrodite ve Zeus’un karısı evlilik kraliçesi Hera flütü çalarken Athena’nın şekil değiştiren yüzü ile dalga geçip çirkin göründüğünü söylerler. Athena bu duruma çok sinirlenip şölen alanını terk eder.  Kaz dağları  ve o zamanki adıyla İda dağları eteklerine gelir, suyun yansımasından kendini izleyerek flüt çalar. Flütü üflerken yanaklarının şiştiğini ve çirkinleştiğini görünce daha çok sinirlenir ve flütü o an oracıkta fırlatıp atar. Bulup onu tekrar kullananın da çok büyük cezalara çarptırılmasını diler.
Athena’nın bu durumundan ve flütü lanetlediğinden habersiz olan çoban Marsias yine bir gün kırlarda dolaşırken flütü bulur ve üflemeye başlar. Flüt bir tanrıça eseri olduğu için Marsias’ın yeteneğiyle birleştiğinde mükemmel sesler çıkarmaya başlar. Çevresindekiler Marsias’ın flütünü dinlemeye doyamazlar, ünü o kadar yayılır ki sanat ve müzik tanrısı Apollon’a kadar ulaşır. Apollon bir lir ustasıdır ve müziğe oldukça düşkündür. Üstelik kimse onunla yarışmaya cesaret dahi edemez. Apollon Marsias’ın yayılan bu ününü çok kıskanır ve ona haddini bildirmek ister. Bunun için de Marsias’ı herkesin önünde yapılacak bir yarışmaya davet eder. Bu yarışma tanrı Timolos’un dağı Bozdağ’ın eteklerinde yapılacaktır ve kazanan yenilen tarafa istediğini yapmaya hak kazanacaktır. Yarışmaya Frigya kralı Midas başkanlık eder ve Midas’a eşlik eden bir heyetin önünde yarışma başlar. Apollon lirini kullanarak çaldığı tanrısal ezgilerle herkesi büyüler ve bu konudaki ustalığını kanıtlar. Apollon lir çalarken su perileri yani Müz’ler de ona eşlik eder ve dinleyenlere zevk dolu bir dinleti sunarlar. Sıra Marsias’a geldiğinde o da en az Apollon kadar başarılı bir performans sergiler. Marsias’ın bu performansı karşısında Apollon’u yenmes ihtimalinden ve cezalandırılmaktan korkan jüri kararını açıkladığında Apollon öndedir ancak adil davranan Kral Midas sayesinde durum eşitlenir çünkü onun oyu 2 oy sayılmaktadır. Apollon bu duruma çok sinirlenir.
     Rivayetlerden birine göre Apollon yenilgiyi hazmedemez ve Marsias’tan kendi yapabildiği gibi müzik aletini baş aşağı çevirip çalmasını ister. Jüri bu meydan okumayı adil bulur, Marsias dener ancak baş aşağı olduğu için flütten ses çıkmaz ve yarışmayı kaybeder.
     Bunun sonucunda Apollon Marsias’ı kayalıklarda bir zeytin ağacına astırır, çeşitli işkenceler yaparak ve derisini yüzdürerek öldürür. Ayrıca kral Midas oyunu Marsias’tan yana kullandığı için çok sinirlenir ve kulaklarının iyi duymadığını bu yüzden de insana özel kulakları hak etmediğini söyleyerek eşek kulaklarına çevirir.
Yukarıdaki resim bu efsaneyi resimlemektedir.

                                                          Kremasyon Kabı:Hellenistik döneme ait pişmiş topraktan yapılmış ve üzerinde reenkarnasyon - yeniden doğuş sahnesinin bulunduğu bu kap müzenin önemli eserleri arasındadır.

Kremasyon kabı üzerindeki şekiller.

Aynur hanımın anlatımıyla:
İnsanlar öldükten sonra yakılır ve külleri bu kaba konur. Eser üzerindeki bezeme kuşağında sırasıyla kader tanrıları ( 3 tane) Moiralar vardır.Bunlardan birincisi ipi eğirir,(oluşum), diğeri çile yapar (insanların çekeceği çileler), üçüncüsü ise bu çileyi keser.(ölüm).
Daha sonra gelen 3 resim ise öldükten sonra sorgulayacak olan yargıçlardır.
Daha sonra gelen resimlerde yeraltı ülkesinin tanrısı Hades, yeraltı ülkesinin bekçisi üç başlı köpek Kerberos tasvir edilmektedir. Burada anlatılmak istenen insanlar öldükten sonra başka bir bedene girerek yeniden dünyaya geleceklerine inanılmaktadır.
     Yukarıdaki resim bu efsaneyi anlatmaktadır.



Buradan itibaren olan resimler  Müzedeki Latmos sergisinden alınmıştır.







Buradan itibaren olan resimler müzedeki öğrencilerle olan etkinlikten alınmıştır.