Bumerang

17 Kasım 2013 Pazar

İstanbul-Haydarpaşa Garı




Önce fotoğraflar hakkında bilgi vereyim, daha sonra Haydarpaşa Garı hakkında  bilgi vereyim. 1.  resim 28 Kasım 2010 tarihinde yanmadan önceki Haydarpaşa garı.
2. resim Haydarpaşa Garı'nın yine çatısı yanmadan önceki gece görünüşü.
3. resim çatı  yangınından sonraki Haydarpaşa Garı'nın durumu.
     Şimdi  de gezimi ve Gar hakkındaki bilgileri paylaşmak istiyorum.
     İstanbul'da Kadıköy'e gittiğim bir gün Üsküdar'a geri dönmek istemedim. Haydarpaşa Garı'na gidip biraz gezeyim ve fotoğraf çekeyim dedim. Fotoğraf makinem hep çantamda olduğu için bir sorun yoktu.Yangından sonra da  buraya hiç gelmemiştim. Daha doğrusu gelmek istememiştim. Bir gayretle yürüyerek Gar binasına geldim. Önce peronlara baktım, gözümün önüne izlediğim siyah beyaz eski Türk filmleri geldi.

+Daha sonra binanın içine girdim, o kadar üzüldüm ki anlatamam. Şimdi artık buradan banliyöler dahil  artık seferler yapılmıyor. O kadar güzel süslemeler  vardı ki ama yine de üzüldüğüm bir nokta bu süslemelerin yer yer bozulmuş olmasıydı.
Bu olumsuzluğu bir tarafa bırakıp güzellikleri görmeye çalışarak fotoğraflar çektim.


Daha sonra binanın dışına çıkarak fotoğraf çekmeye devam ettim. Diyeceksiniz ki bu kadar fotoğraf var ama gerekli bilgiler nerede? Onu da bütün fotoğrafları paylaştıktan sonra anlatacağım.





Artık Haydarpaşa Garı hakkında bilgileri vermeye başlayayım.
     İstanbul'un Anadolu'ya ve Ortadoğu'ya  açılan ilk kapısı olan Haydarpaşa Garı'nın inşaatına devrin Osmanlı Padişahı  II.Abdülhamid döneminde 30 Mayıs  1906 yılında başlanmış,19 Ağustos 1908 tarihinde  tamamlanmış.Binanın bulunduğu yere Selimiye Kışlası'nın yapımında büyük emeği geçen padişah III.Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiş.
     Gar binası başlangıçta 2525 m2 bir alana kurulmuş, bugünkü kapalı kısımları ile birlikte 3836 m2 lik bir alana yayılmış.
     Bina her biri 21 metre uzunluğunda ve 1100 tane suya karşı izole edilmiş ahşap kazıklar üzerine yapılmış.
     Birinci Dünya Savaşı'nda Anadolu'ya sevk edilmek üzere gar binasında depolanan cephaneler 6 Eylül 1917 günü yapılan bir sabotaj sonucu  infilak ederek büyük bir yangın çıkarmış, gar binası yangını ile birlikte garda harekete hazır bekleyen ve gara girmekte olan cephane ve asker dolu çok sayıda vagon da bu arada  yok olmuş.Bu sabotaj sonucu binanın çatısı ve diğer bölümleri de büyük hasar görmüş.Daha sonra yapılan onarımlarla bina bugünkü halini almış.
     15 Kasım 1979 tarihinde ise Haydarpaşa mendireğinin biraz açığında akaryakıt yüklü ''İndependenta'' adlı tankerin başka bir gemi ile çarpışması sonucu meydana gelen şiddetli patlama ve ısıdan binanın ''O Linneman'' usta tarafından yapılan çok değerli kurşunlu vitrayları hasar görmüş,bundan sonra aslına uygun olarak onarılmış.
     28 Kasım 2010 tarihinde  yine çatısında çıkan büyük yangın sonucu çatısı çökmüş ve 4. katı kullanılamaz hale gelmiş.1 Şubat 2012 tarihinden itibaren de - 2 yıl süre ile kapatılmış.(Yüksek Hızlı Tren hattı nedeniyle)

   Haydarpaşa Garı hakkında benim size anlatacaklarım bu kadar. Her yazımın sonunda söylediğim gibi, siz de İstanbul'a giderseniz buraya mutlaka gidip  kendi gözlerinizle bu güzel yapıyı görün diyorum.

Eğer konuyla ilgili daha fazla fotoğraf görmek isterseniz aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz.

https://www.facebook.com/nihal.erbakan/media_set?set=a.10202558245943987.1073741842.1431342882&type=1

     Bu yazının devamı olarak ta size Haydarpaşa Garı'nın denize bakan tarafında deniz kıyısında Haydarpaşa İskelesi'ni anlatacağım.Gerçi iskelenin içine giremedim,kapısı kilitliydi ama dışarıdan da olsa fotoğrafları çektim.
     Haydarpaşa iskelesi,Osmanlı'nın son eserlerinden birisi.İnşa tarihi belli değil,ancak denize bakan cephede bulunan çini panoda 1334 (1915) tarihi geçmekte. Yapının Mimar Vedat Tek ve Kütahyalı Çini ustası Mehmet Emin Usta tarafından yapıldığı bilinmekte.








   


15 Kasım 2013 Cuma

İstanbul -Kapalıçarşı

     İstanbul seyehatlarımdan birisinde defalarca gittiğim ama bir türlü fotoğraf çekmediğim Kapalıçarşı'ya gidip çekim yapmak istedim.Üstelik yürümeyi çok sevdiğim için her yere yürüyerek gidip bilmediğim yerleri de görmüş oldum.Yenikapı'dan Kumkapı'ya kadar yürüdüm. Kumkapı'yı görmemiştim.Bütün sokaklar balıkçı restoranları ve masalar sokaklarda hazırlanmış. Oradan yürüyerek Beyazıt Meydanı'na çıktım.Kapalıçarşı'ya girip gezmeye başladım. Elimde fotoğraf makinem başladım fotoğraf çekmeye.Oradan geze geze Mahmutpaşa'ya çıktım, yine etraf seyrede seyrede Eminönü Mısır çarşısı'nın arka taraflarına kadar geldim. Biraz çarşıda gezdim, Mısır çarşısı'na girerek Eminönü'ne çıktım. Vapura binerek ver elini Üsküdar. İşte bu gezme sırasında incelediğim Kapalıçarşı'yı da anlatmak istedim.
   
     Kapalıçarşı,dünyanın en büyük ve en eski kapalıçarşılarından birisi.Gün içinde en yoğun zamanlarında insan sayısının 500 bin olduğu söyleniyor.

     Kapalıçarşı'nın temeli 1461 yılında atılmış.30.700 metre karelik bir alanda  66 kadar sokağı,4000 kadar dükkanı ile kapalıçarşı mutlaka görülmesi gereken bir yer. Zaten ne zaman gitsem çok kalabalık insan gruplarıyla karşılaşıyorum. Yerli yurttaşlarımız kadar yabancılar da çok fazla.Kapalıçarşı'nın içinde son zamanlara kadar  5 cami,1 okul,7 çeşme,10 kuyu,1 sebil,1 şadırvan,24 kapı,17 han varmış.Fatih Sultan mehmet tarafından yaptırılmış.15.yy.dan kalan kalın duvarlı, bir dizi kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline getirilmiş.
     Geçmişte burası her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunlarında, el işi imalatının sıkı denetim altında bulundurulduğu,ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşıymış.Her türlü değerli kumaş,mücevherat,silah,antika eşya,konusunda nesillerce uzmanlaşmış aileler tarafından tam bir güven içinde satışa sunulurmuş.Geçen yüzyılın sonlarında deprem ve birkaç büyük yangın geçiren Kapalıçarşı eskisi gibi onarılmışsa da geçmişteki özellikleri değişmiş.
     Bütün dükkanların genişliği aynı olacak şekilde inşa edilmiş.Her sokakta ayrı ürünün ustaları loncalar halinde bulunurmuş (yorgancılar, terlikçiler vb.) Satıcılar arasında rekabet kesinlikle yasakmış.Hatta bir usta, tezgahını dükkanın önüne çıkarıp kalabalığa göstererek ürün işleyemezmiş. Ürünlere devletin belirlediğinden yüksek fiyat verilemezmiş. Günümüzde birçok sokaktaki dükkanlar fonksiyon değişikliğine uğramış.Yorgancılar, terlikçiler, fesçiler gibi meslek grupları sadece sokak isimleri olarak kalmış.Çarşının ana caddesi sayılan sokakta çoğunlukla mücevherat dükkanları,buraya açılan yan sokakta ise altıncılar var, hatta ben gezerken bu sokaklarda bağıran insanlar vardı, ne yapıyorlar diye dikkatle baktım,meğerse altın borsasının bulunduğu yermiş.