Bumerang

10 Ekim 2012 Çarşamba

Konya'da geziyorum: 2. bölüm (Alaeddin Camisi)

   

     Konya'da Mevlana'yı ziyaret ettikten sonra acıkan karnımızı doyurup tekrar düştük yollara. Böyle gezmelerde arabaya binmeyi sevmiyorum. Varacağınız yere kadar olan güzellikleri görmüyorsunuz. Bu nedenle Mevlana'nın önünden çıktık yola, geze geze (çok uzak bir yer değil) Alaettin Tepesi'ne vardık. Çok güzel ağaçlandırılmış, şelale şeklinde akan bir su olan yer. Tepeye çıkınca Camiye vardık. Cami şu anda bomboş.Restorasyon çalışmaları var. Kapının önündeki levhadan cami ile ilgili bilgileri okuduk.İçeri girince bir gruba rehberleri bilgi veriyordu, biz de dinlemiş olduk.
     Cami Selçuklular zamanında I. Mesud zamanında küçük bir cami olarak yapılmaya başlanmış.Daha sonra Sultan I. İzzettin Keykavus'un son yılında genişletilmek için tamamen yıkılmış,yeniden yapılmaya başlanmış ama ölümü üzerine kardeşi Alaeddin Keykubat (1219-1236) zamanında tamamlanmış.
     Alaeddin cami,II. Abdülhamid tarafından yaptırılan tamir ve bazı değişikliklerden sonra, 1914-1918,
1920-1923 ve 1940-1945 savaş yıllarında askeri işlere tahsis edilerek kapatılmış.1958'den itibaren duvarlarında tehlikeli çatlakların belirmesi üzerine tekrar kapatılarak tamirine başlanmış ve tamirat halen devam etmekte.
     Alaeddin Camii, tek dönemde yapılan bir cami olmadığı için değişik malzemeler kullanılmış.İnşasında daha önceki devirlere ait işlenmiş bolca parça kullanılmış.Bunların bazıları üzerleri yazılı İlkçağ kitabeleri.Caminin içindeki sütunlar ve başlıkları da hep devşirme olduğu için değişik görünümde.


   



Dış cephede kapı üzerlerinde çok güzel taş işçilikleri görülmekte.




Maksure kubbesinde ve mihrapta kalan parçalardan bu camide  çini süsleme bulunduğu anlaşılmakta.Maksure kubbesinin geçiş üçgenleri mozaik çinilerle kaplı ve bunlarda rozetler ve örgü motifleri görülmekte.


   

Dinlediğimiz rehberin söylediğine göre bu cami aynı anda 5000 kişinin namaz kılabildiği en büyük camiymiş.
Caminin içinde Türk sanatının çok değerli bir eseri olan ceviz ağacından bir minber var.

   
Alaeddin camisi'nin avlusunda 2 tane Selçuklu türbesi  var.Bu türbelerden birisinin  tam olmasına karşılık diğeri kubbe ve külah eteğine kadar  bulunuyor.Söylendiğine göre bu türbenin inşasına başlamış ama bilinmeyen bir nedenden dolayı inşaat durmuş ve öylece kalmış.Bu türbe  görünüşe göre muhteşem bir mimariye sahip.Çok muntazam bir işçilikle kesme taşlardan yapılmış olan türbe 12 köşeli.İçinde ve kapı üzerinde muhteşem taş oymacılığı örnekleri var.


   
Anadolu'da Türk medeniyetinin yayılmasında büyük hizmeti geçen Selçuklu Sultanlığı'nın  bütün tarihinin merkezi olan Alaeddin Camii kitabeleri,süslemesi ve türbeleri ile değerli bir topluluk oluşturmakta.
   
Caminin avlusunun dışında  üzeri 3 ayaklı bir yapıyla korunma altına alınmış ve restorasyon çalışmaları yapılmakta olan Alaeddin'e ait sarayın bir parça kalıntısı bulunmakta.

   
Konya'ya gezmeye giderseniz bu camiyi görmeden sakın gelmeyin.

     Buraları da gezdikten sonra  başladık tekrar yürümeye.Kültürparkın içinden geçtik. Çok güzel düzenlenmiş bir park. Yeşil alanları çok fazla. Büyük ağaçların altındaki yeşilliklere insanlar oturmuşlar,keyif yapıyorlar. Bizim oturup keyf yapacak kadar zamanımız olmadığı için  yürüyerek parkı gezdik.Çok büyük ve fıskiyelerle suların dans ettiği görsel bir şölen halinde olan havuzunun etrafında gezdik.


Daha sonra buradan da çıkarak Konya turumuzu tamamladık. Aslında Konya 2 günde gezilecek bir yer değil elbette ama bizim zamanımız bu kadardı ve ben de size gezebildiğim kadar Konya'yı tanıtmaya çalıştım. Artık sizler konya'ya gittiğinizde daha uzun gezer, bizim gezip tanıtamadığımız yerleri sizler bizlere tanıtırsınız.

5 Ekim 2012 Cuma

Konya'da bir gezinti

     
     Kuzenimizin düğünü nedeniyle 2 günlüğüne gittiğimiz Konya'da ne kadar gezilebilirse o kadar gezdik, ne ne yenebilirse onları yedik.Konya'da öncelikli olarak görülecek yer elbette mevlana idi. Biz de  öncelikle oraya gittik. İçine girdik ama yasak olduğu için fotoğraf çekemedim. Ama dışardan fotoğraf çekimine izin veriliyor. Dışardaki müze kısmının da fotoğraflarını çekebiliyorsunuz.
     Önce size mevlana hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Bugün Mevlana Dergahı olarak kullanılan yer Selçuklu Sarayı'nın gül bahçesi iken Sultan Alaeddin Keykubat tarafından Mevlana'nın babasına hediye edilmiş.Babası ölünce türbedeki bugünkü yerine gömülmüş.Bu defin gül bahçesine yapılan ilk defindir.Daha sonra kendisini sevenler Mevlana'ya müracaat ederek üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de mevlana kabul etmemiş.Ancak kendisi 17 Aralık 1273'de ölünce oğlu Sultan Veled söyleyenlerin isteğini kırmayarak bir türbe yaptırmış.''Kubbe-i Hadra= Yeşil Türbe''
     Mevlevi Dergahı ve Türbe 1926 yılında ''Konya Asar-i Atika Müzesi'' adı altında  müze olarak hizmete başlamış, 1954 yılında ise müze yeniden tanzim edilerek Mevlana Müzesi olarak hizmet vermeye başlamış.
Bahçedeki müzenin birçok odadan oluşan bölümleri var. Burada çeşitli eserler sergilenmekte.
























































Konya'ya kadar gitmişken meşhur yemeklerini ve tatlısını yemeden olmazdı tabiki. Biz de zaten karnımız iyice acıkmış olduğu için oturduk bir lokantaya bu fotoğraflarını gördüğünüz meşhur Fırın kebap, Etli ekmek ve Sacarası tatlısını yiyerek gezmeye devam ettik.

Bundan sonraki yazım Konya Alaeddin Camisi hakkında olacak. Takip etmeye devam edin derim:)))