Bumerang

23 Mart 2013 Cumartesi

İstanbul-Ihlamur kasrı

     Yine bir İstanbul gezimden merhaba.Beşiktaş'ta kızımla beraber çarşıya çıktığımızda bütün çarşı boyunca yürüdük ve çarşının sonunda Beşiktaş Nikah dairesinin karşısında Ihlamur Kasrı'nı gördük. Buraya geliriz de girmeden olur mu? Tabi hemen biletimizi aldık ve takıldık rehberin peşine. Muhteşem bir yapı ama ne yazık ki  Merasim Köşkü'nün içinde  fotoğraf çekimine izin vermedikleri için sadece dış mekanın fotoğraflarını çekebildim.Çok merak ederseniz ki edin derim,  görülmesi gereken tarihi bir yapı.
   
     Ihlamur kasrı 25 bin metrekarelik çok geniş bir bahçenin içinde bulunuyor.Bazı kaynaklarda 18. yy.ın ortalarında Hüseyin Efendi'ye ait bir köşk olduğu belirtilirken,bazı kaynaklarda da III.Ahmet'in kurduğu Hasbahçenin içinde yapılmış  iki ayrı köşkten bahsediliyor.Ancak 1849-1855 tarihleri arasında  var olan mevcut binaların yıkılarak yerine Abdülmecit tarafından  Nikoğos Balyan'a  günümüzdeki köşkler yaptırılmış.
     Ihlamur Kasrı Maiye köşkü ve merasim Köşkü olmak üzere 2 yapıdan oluşuyor.Maiyet Köşkü Merasim Köşkü'ne göre daha sade bir yapı.Burayı genellikle  sultan ve harem kadınları kullanırmış.Şimdiyse kafe olarak hizmet vermekte.
                                                                   Maiyet Köşkü





                                                     Maiyet Köşkü'nün iç süslemeleri

Merasim Köşkü ise çok  süslü,şatafatlı bir yapı.Barok tarzı oymalarla ve süslemelerle bezenmiş.Tavanlar manzara resimleriyle kaplı ve  altın varaklarla süslenmiş.Şöminelerin süslemelerinde kullanılan porselenler Yıldız fırınlarında üretilmiş.Köşkün tavanlarında   kristal avizeler var.Köşk Avrupa usulü mobilyalar, Hereke halıları,ve değerli vazolarla  döşenmiş.
                                                                 Merasim Köşkü



Abdülaziz burada bizzat kendisinin de katıldığı güreş müsabakaları,koç ve horoz güreşleri düzenlermiş.Ayrıca Abdülmecit, V.Mehmet Reşat burada  yabancı devlet adamlarını ağırlamışlar.
     Cumhuriyet Döneminde uzun süre kullanılmayan Kasr'ın, 1952 yılında Merasim Köşkü Tanzimat Müzesi'ne,Maiyet Köşkü de Tarihi Köşkler Müzesi'ne dönüştürülmüş.Bir dönem müze olmaktan çıkarılan Ihlamur kasrı 1980'li yıllarda tamamen restore edilerek 1987'de bahçesiyle birlikte ziyarete açılmış.






   
                         Ihlamur Kasrı'nın bahçesi, bahçesinde tarihi fenerle,tarihi çeşme, bahçedeki havuz.

İstanbul'da Dikilitaşlar


Bugün size yine İstanbul gezimden söz edeceğim. Neden İstanbul) Çünkü geze geze bitmiyor da ondan. Bu kadar muhteşem  bir şehir dünyanın başka neresinde var ki.Sultanahmet meydanına gittiğim bir gün  dikilitaşları fotoğraflayıp anlatmadığımı farkettim.Tek tek fotoğraflarını çektim ve   yayınlamaya karar verdim. Bu arada meydanın sağ tarafında İbrahim Paşa Sarayı'nı gördüm ama maalesef görüntüleyemedim çünkü restaorasyon çalışmaları vardı. İnşallah bir başka sefer onu anlatırım. Şimdi gelelim Dikilitaşlara. Meydanda ilk önce gözümüze Dikilitaş çarpıyor.

DİKİLİTAŞ:




     Sultanahmet Meydanı'nda (hipodrom)  bulunan Dikilitaş, Mısır'ın 18. sülale hükümdarlarından III.Thutmosis'in (M.Ö 1502-1448) Asya'da kazandığı zaferlerin anısına  1450'de diktirdiği taş.
     Yıllarca Mısır'da kalan taş, firavunların tarihten silinmesinden sonra burada kurulan yarı Helen yarı Mısır bir devlete, daha sonra da Romalılar'ın eline geçmiş.Bu dönemde Romalılar şehirlerini süslemek için Mısır'da bulunan anıtları kullanıyorlar.I. Constantius ta yeniden kurduğu Constantinopolis'de hipodromu süslemek için anıtları buraya taşıtmak istiyor. Oğlu  II. Constantius taşı  İstanbul'a götürmek için İskenderiye'ye taşıtmak istiyor ancak başaramıyor. Daha sonra  İmparator Julianus'un emriyle İskenderiyeliler  taş için özel bir gemi yapıyorlar ve taş İstanbul'a getiriliyor.Bir müddet yerde yatan taş I. Theodossius zamanında 390 yılında  Hipodrom ortasındaki ''Spina'' denen duvarın üzerine yerleştiriliyor.





YILANLI SÜTUN:

   
     İstanbul'un en eski eserlerinden biri olan Yılanlı Sütun,birbirine dolanmış 3 yılanın kafaları,altın bir kazanın 3 ayağı şeklinde  görülüyor. M.Ö. 5. yy. da Persler'i yenen 31 Yunan şehri  elde ettikleri bronz ganimetleri eriterek  bu eşsiz kalitedeki  eseri yaptırmışlar.8 m. yüksekliğindeki Yılanlı Sütun, aslında Delfi'deki Apollo Mabedi'ne dikilmiş. İmparator Konstantin  tarafından  324 yılında getirtilerek Hipodrom'un ortasına diktirilmiş.17. yy. da yılanların kafaları yerinde duruyormuş, sonradan kaybolan yılanların kafalarından bir tanesi bulunmuş ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne konmuş.

ÖRME DİKİLİTAŞ:

 

     Sultanahmet Meydanı'nın Güney tarafına doğru gidince en uçta Örme Dikilitaş bulunuyor. 32 metre yüksekliğindeki  dikilitaş, kaba kesilmiş taştan VII. Konstantin tarafından yaptırılmış.Tam tarihi bilinmemekte fakat 10. yy. da VII. Konstantin tarafından tamir ettirildiği için onun adıyla anılmakta. (Konstantin Dikilitaş'ı)
     O tarihlerde söylendiğine göre, VII. Konstantin'in dedesi I. Basil'in zaferlerini resmeden  yaldızlı tunç plakalarla kaplıymış, ayrıca dikilitaşın üstünde  bir küre bulunmaktaymış. Yine söylentilere göre  4. Haçlı Seferi sırasında yaldızlı tunç plakalar  haçlılar tarafından çalınıp eritilmiş.
     Ayrıca bu taş Hipodromda yarışan at arabalarının dönüş noktasıymış.

ÇEMBERLİTAŞ:
     Kızımla Fatih'teki bir arkadaşımı ziyarete giderken Çemberlitaş'tan geçerken hemen fotoğrafını çekip yayınlamak istedim.Aslında merak ediyordum ama Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası kitabını okuduktan sonra tarihi yerleri daha fazla incelemek ihtiyacını hissettim.


     M.S.330 yıllarında İmparator I. Konstantin onuruna Roma'daki Apollon tapınağından sökülerek İstanbul'un yedi tepesinden biri olan Çemberlitaş'ta  dikilmiş olan sütundur.
Sütun, üzerinde herbiri 3 ton ağırlığında ve 3 m. çapında  bileziklerle birbirine bağlanmış 8 tane sütundan oluşmuş.
     İlk yapıldığında sütunun üzerinde doğan güneşi selamlayan  Apollon heykeli varken  330 yılında İstanbul'a dikildiğinde İmp. Konstantin bunun yerine kendi heykelini koydurmuş.Daha sonra yine Bizans İmp. olan  Julianus ve Theodosius'un heykelleri konmuş.Sütun 1081 yılında yıldırım düşmesi sonucu yanıp hasar görmüş ve üzerindeki heykel devrilmiş.Bundan sonra I. Aleksios Komnenos sütunu onartmış ve üzerine kaidesi olan bir başlık ile  büyük bir haç koydurmuş. İstanbul'un fethinden sonra (1453) üzerindeki haç indirilmiş,1470'li yıllardan sonra  Yavuz Sultan Selim döneminde yenilenmiş.Daha sonra Osm. döneminde büyük bir yangın geçirmiş,sütunun mermerleri zedelendiğinden  Sultan II. Mustafa sütunun altına duvarla takviye ettirmiş, demir çemberlerle sardırarak sağlamlaştırmış.Bu nedenle o günden sonra adı Çemberlitaş olarak anılmış.

     Bugün de sizlere İstanbul'daki gördüğüm Dikilitaşları anlatmaya çalıştım. Eğer oralara giderseniz  eğer bu yazılarımı da okuduysanız daha bilinçli olarak gezersiniz diye düşünüyorum. Başka  güzel yerlerde görüşmek  dileğiyle.