Yine bir İstanbul gezimden merhaba.Beşiktaş'ta kızımla beraber çarşıya çıktığımızda bütün çarşı boyunca yürüdük ve çarşının sonunda Beşiktaş Nikah dairesinin karşısında Ihlamur Kasrı'nı gördük. Buraya geliriz de girmeden olur mu? Tabi hemen biletimizi aldık ve takıldık rehberin peşine. Muhteşem bir yapı ama ne yazık ki Merasim Köşkü'nün içinde fotoğraf çekimine izin vermedikleri için sadece dış mekanın fotoğraflarını çekebildim.Çok merak ederseniz ki edin derim, görülmesi gereken tarihi bir yapı.
Ihlamur kasrı 25 bin metrekarelik çok geniş bir bahçenin içinde bulunuyor.Bazı kaynaklarda 18. yy.ın ortalarında Hüseyin Efendi'ye ait bir köşk olduğu belirtilirken,bazı kaynaklarda da III.Ahmet'in kurduğu Hasbahçenin içinde yapılmış iki ayrı köşkten bahsediliyor.Ancak 1849-1855 tarihleri arasında var olan mevcut binaların yıkılarak yerine Abdülmecit tarafından Nikoğos Balyan'a günümüzdeki köşkler yaptırılmış.
Ihlamur Kasrı Maiye köşkü ve merasim Köşkü olmak üzere 2 yapıdan oluşuyor.Maiyet Köşkü Merasim Köşkü'ne göre daha sade bir yapı.Burayı genellikle sultan ve harem kadınları kullanırmış.Şimdiyse kafe olarak hizmet vermekte.
Maiyet Köşkü
Maiyet Köşkü'nün iç süslemeleri
Merasim Köşkü ise çok süslü,şatafatlı bir yapı.Barok tarzı oymalarla ve süslemelerle bezenmiş.Tavanlar manzara resimleriyle kaplı ve altın varaklarla süslenmiş.Şöminelerin süslemelerinde kullanılan porselenler Yıldız fırınlarında üretilmiş.Köşkün tavanlarında kristal avizeler var.Köşk Avrupa usulü mobilyalar, Hereke halıları,ve değerli vazolarla döşenmiş.
Merasim Köşkü
Abdülaziz burada bizzat kendisinin de katıldığı güreş müsabakaları,koç ve horoz güreşleri düzenlermiş.Ayrıca Abdülmecit, V.Mehmet Reşat burada yabancı devlet adamlarını ağırlamışlar.
Cumhuriyet Döneminde uzun süre kullanılmayan Kasr'ın, 1952 yılında Merasim Köşkü Tanzimat Müzesi'ne,Maiyet Köşkü de Tarihi Köşkler Müzesi'ne dönüştürülmüş.Bir dönem müze olmaktan çıkarılan Ihlamur kasrı 1980'li yıllarda tamamen restore edilerek 1987'de bahçesiyle birlikte ziyarete açılmış.
Ihlamur Kasrı'nın bahçesi, bahçesinde tarihi fenerle,tarihi çeşme, bahçedeki havuz.
Türkiye'nin gezilip görülecek tarihi ve doğal güzelliklerini, camilerini,müzelerini,saraylarını tanıtmaya çalıştığım bu sayfayı oluşturdum.
Bumerang
23 Mart 2013 Cumartesi
İstanbul'da Dikilitaşlar
DİKİLİTAŞ:
Yıllarca Mısır'da kalan taş, firavunların tarihten silinmesinden sonra burada kurulan yarı Helen yarı Mısır bir devlete, daha sonra da Romalılar'ın eline geçmiş.Bu dönemde Romalılar şehirlerini süslemek için Mısır'da bulunan anıtları kullanıyorlar.I. Constantius ta yeniden kurduğu Constantinopolis'de hipodromu süslemek için anıtları buraya taşıtmak istiyor. Oğlu II. Constantius taşı İstanbul'a götürmek için İskenderiye'ye taşıtmak istiyor ancak başaramıyor. Daha sonra İmparator Julianus'un emriyle İskenderiyeliler taş için özel bir gemi yapıyorlar ve taş İstanbul'a getiriliyor.Bir müddet yerde yatan taş I. Theodossius zamanında 390 yılında Hipodrom ortasındaki ''Spina'' denen duvarın üzerine yerleştiriliyor.
YILANLI SÜTUN:
İstanbul'un en eski eserlerinden biri olan Yılanlı Sütun,birbirine dolanmış 3 yılanın kafaları,altın bir kazanın 3 ayağı şeklinde görülüyor. M.Ö. 5. yy. da Persler'i yenen 31 Yunan şehri elde ettikleri bronz ganimetleri eriterek bu eşsiz kalitedeki eseri yaptırmışlar.8 m. yüksekliğindeki Yılanlı Sütun, aslında Delfi'deki Apollo Mabedi'ne dikilmiş. İmparator Konstantin tarafından 324 yılında getirtilerek Hipodrom'un ortasına diktirilmiş.17. yy. da yılanların kafaları yerinde duruyormuş, sonradan kaybolan yılanların kafalarından bir tanesi bulunmuş ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne konmuş.
ÖRME DİKİLİTAŞ:
Sultanahmet Meydanı'nın Güney tarafına doğru gidince en uçta Örme Dikilitaş bulunuyor. 32 metre yüksekliğindeki dikilitaş, kaba kesilmiş taştan VII. Konstantin tarafından yaptırılmış.Tam tarihi bilinmemekte fakat 10. yy. da VII. Konstantin tarafından tamir ettirildiği için onun adıyla anılmakta. (Konstantin Dikilitaş'ı)
O tarihlerde söylendiğine göre, VII. Konstantin'in dedesi I. Basil'in zaferlerini resmeden yaldızlı tunç plakalarla kaplıymış, ayrıca dikilitaşın üstünde bir küre bulunmaktaymış. Yine söylentilere göre 4. Haçlı Seferi sırasında yaldızlı tunç plakalar haçlılar tarafından çalınıp eritilmiş.
Ayrıca bu taş Hipodromda yarışan at arabalarının dönüş noktasıymış.
ÇEMBERLİTAŞ:
Kızımla Fatih'teki bir arkadaşımı ziyarete giderken Çemberlitaş'tan geçerken hemen fotoğrafını çekip yayınlamak istedim.Aslında merak ediyordum ama Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası kitabını okuduktan sonra tarihi yerleri daha fazla incelemek ihtiyacını hissettim.
M.S.330 yıllarında İmparator I. Konstantin onuruna Roma'daki Apollon tapınağından sökülerek İstanbul'un yedi tepesinden biri olan Çemberlitaş'ta dikilmiş olan sütundur.
Sütun, üzerinde herbiri 3 ton ağırlığında ve 3 m. çapında bileziklerle birbirine bağlanmış 8 tane sütundan oluşmuş.
İlk yapıldığında sütunun üzerinde doğan güneşi selamlayan Apollon heykeli varken 330 yılında İstanbul'a dikildiğinde İmp. Konstantin bunun yerine kendi heykelini koydurmuş.Daha sonra yine Bizans İmp. olan Julianus ve Theodosius'un heykelleri konmuş.Sütun 1081 yılında yıldırım düşmesi sonucu yanıp hasar görmüş ve üzerindeki heykel devrilmiş.Bundan sonra I. Aleksios Komnenos sütunu onartmış ve üzerine kaidesi olan bir başlık ile büyük bir haç koydurmuş. İstanbul'un fethinden sonra (1453) üzerindeki haç indirilmiş,1470'li yıllardan sonra Yavuz Sultan Selim döneminde yenilenmiş.Daha sonra Osm. döneminde büyük bir yangın geçirmiş,sütunun mermerleri zedelendiğinden Sultan II. Mustafa sütunun altına duvarla takviye ettirmiş, demir çemberlerle sardırarak sağlamlaştırmış.Bu nedenle o günden sonra adı Çemberlitaş olarak anılmış.
Bugün de sizlere İstanbul'daki gördüğüm Dikilitaşları anlatmaya çalıştım. Eğer oralara giderseniz eğer bu yazılarımı da okuduysanız daha bilinçli olarak gezersiniz diye düşünüyorum. Başka güzel yerlerde görüşmek dileğiyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)